Yunanistan, ekonomik büyüme hızını artırabilmek amacıyla, 1 Temmuz’dan itibaren haftada altı gün çalışmaya izin veren bir kanunu yürürlüğe koydu. Bu yeni düzenleme, üç vardiya sistemine göre çalışan tüm işyerleri ve fabrikalarda haftada 48 saat çalışmayı yasal olarak kısıtlamaksızın uygulamaya sokmayı hedefliyor. Çalışanların bu süre zarfında alacakları ücret veya fazla mesai bedelleri ise iş dalına göre farklılık gösterecek.
Geçmişte, haftada 4 gün çalışma konusunu ele almış ve “Haftada 4 gün çalışmanın verimli olduğu kanıtlanırsa niye denemeyelim?” şeklinde bir öneride bulunmuştum. Ancak, mevcut durumda Yunanistan’ın aldığı bu karar, ülkedeki ekonomik koşullar ve iş gücü verimliliği açısından tartışmalara yol açtı. Yorumlarda, Yunanistan’ın 2000’li yıllarda yaşadığı büyük ekonomik krizin ardından, çalışanların ihtiyaç duyduğu değişimleri yeterince gerçekleştiremediği belirtiliyor.
Geleneksel olarak Avrupa’nın çalışma alışkanlıklarını pek benimsemeyen Yunan toplumu, Avrupa Birliği’nin kriterlerine göre daha esnek çalışma şartlarına sahip. Ancak, iş gücünden istenen verimlilik sağlanmadığı için değişim zorunluluğu doğmuş durumda. Bu bağlamda, “AB İzlanda’yı Düşünürken Yunanistan Kararını Destekliyor” başlıklı bir diğer önemli gelişme ise Avrupa Birliği’nin İzlanda’da uygulanan dört günlük çalışma sistemini incelemesi. Yunanistan’ın altı günlük uygulamasını, bölgesel gerçekler ve iş disiplininin oluşturulması adına desteklemeye çalışıyor.
Yazı iş ve işçilikten açılmışken, Nijerya’daki durumu da göz ardı etmemek gerekiyor. Nijerya Cumhurbaşkanı Bola Timbula, devletten ayrılması sonrası maaş almaya devam eden kişilerin tespit edilmesi ve çift maaş alanların cezalandırılması için yeni bir yasa çıkarılması yönünde çalışmalar başlatılmasını talep etti. Bu durum, ülke ekonomisine zarar verecek boyutlara ulaşmış durumda.
İki yıl önce devletteki görevini bırakarak Londra’ya göç eden ve kendine Samuel Adams diyen bir Nijeryalı, taksi şoförlüğü yaparak ülkesindeki maaşının birkaç katını kazanmasına rağmen, bu durumu “Ben ilk değilim ki, yıllardır uygulanan bir yöntem. Sistem olmadığı için binlerce kişi sistemden yararlanırken ben niye yararlanmayayım?” şeklinde savunuyor. Son iki yılda yurtdışına göç eden Nijeryalı sayısı 3.6 milyon kişiye ulaşmış durumda. Çoğu genç, devlette işe başlayarak ayda 100 dolar gibi bir ücretle yaşamaya çalışırken, yurt dışında daha iyi koşullar buluyorlar.
Üniversite mezunları ve İngilizce eğitim alan bu bireyler, geçim şartlarının zorluğu dolayısıyla ülkelerini terk ediyor. Bu duruma, Nijerya’da “japa” deniyor. Yoruba dilinde “kaçmak” ya da “uçmak” anlamına gelen bu kelime, ülkelerinden ayrılanların aileleri tarafından alınan maaşları için işten ayrılmamalarını ifade ediyor. Böylece, gerçekler ortaya çıkıncaya kadar aileleri bu maaşları almaya devam edebiliyor. Gelecek günler bu konuda neler getirecek, bekleyip göreceğiz.