Yassı Çelik Üzerine Önemli Açıklamalar
Yassı çelik kullanıcıları adına Türkiye Makine Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Sanayi Odası Meclis Üyesi Ali Eren, yassı çelik ürünlerinin Türkiye’nin ihracat odaklı önemli sektörleri için kritik bir hammadde olduğunu vurguladı. Bu ürünler, çelik boru, haddeleme, beyaz eşya, otomotiv, gemi inşa, kazan, radyatör ve makine imalatı gibi sektörlerde yoğun olarak kullanılmakta ve bu alanlarda yaklaşık 1 milyon kişiye istihdam sağlanmaktadır. Türkiye’nin toplam ihracatının yaklaşık %25’ini (yaklaşık 64 milyar dolar) bu sektörler gerçekleştirmektedir.
Ancak, yassı çelik ürünlerinin ithalatında son dönemlerde uygulanan koruma ve yüksek vergiler, bu önemli sektörlerin hem üretiminde hem de ihracatında ciddi sıkıntılar yaşamasına yol açmaktadır. Yassı çelik girdisindeki maliyet artışı, enflasyonun da artışına neden olmaktadır.
İthalata Bağımlılığın Yaygınlığı
Türkiye çelik sektörü, hammadde ve enerji kaynaklarında yüksek oranda ithalata bağımlı bir yapıdadır. 2023 yılı itibarıyla, sıvı çelik üretimi için kullanılan kömür, demir cevheri, hurda ve enerji ithalat oranları yaklaşık %70 seviyelerine ulaşmıştır. Yassı çelik sektörü özelinde, kendi kendine yeterli hale gelmek için gerekli yatırımlar sürmekte olsa da, kapasite artışlarına rağmen iç piyasada kalite, termin ve fiyat açısından sektörlerin beklentilerini karşılayamamaktadır. Bu durum, ithalatı ikame etme çabalarını zora sokmaktadır.
İthalata bağımlılık, sıvı çelik ve ara mamullerde de yüksek seviyelerde devam etmektedir. Yassı ürünlerde sıvı çelik kapasite kullanım oranları yaklaşık %65 seviyelerindeyken, üreticiler kapasite kullanımını artırmak yerine slab ithalatını artırmayı tercih etmektedir. 2023 yılında, 1,6 milyar dolar değerinde 2,8 milyon ton slab ithalatı gerçekleştirilmiştir. Bu veriler, yassı çelik sektörünün dışa bağımlılığını ve ithalatın gerekliliğini açıkça ortaya koymakta, bu kritik hammaddelerin ithalatına uygulanan koruma ve yüksek vergiler sanayiyi zor duruma sokmaktadır.
Koruma Önlemleri ve Enflasyonist Etkiler
Son yıllarda yassı çelik ürünlerine uygulanan vergiler hızla artmış, Avrupa Birliği, Güney Kore ve Japonya gibi yüksek kaliteli çelik üreten ülkelere karşı açılan anti-damping davalarıyla bu ülkelerden hammadde temini zorlaşmıştır. 2023 yılı itibarıyla sıcak sac ithalatına %15 oranında gümrük vergisi uygulanmakta olup, bu oran tarihimizin en yüksek seviyesindedir. Ayrıca, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle yakın coğrafyamızdaki iki önemli tedarikçimizi de kaybetmiş olmamız, hammaddeye erişim konusundaki sıkıntıları daha da artırmıştır.
Sıcak sac ithalatına bu kadar kısıtlama uygulanmasına rağmen, ülkemizden yapılacak sıcak sac ihracatı da geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği koruma önlemi kapsamında rahatlatılmış ve ihracat miktarları bu doğrultuda artış göstermiştir. Bu durum, sanayide yassı çelik hammadde temininde suni bir arz eksiği olarak mevcut durumu daha da zorlaştırmaktadır.
Yüksek gümrük vergileri ve koruma önlemleri, tedarik zincirini ciddi şekilde etkileyip sektörün rekabet gücünü zayıflatmaktadır. Türkiye’de iç piyasa sıcak sac fiyatları, Uzak Doğu fiyatlarına göre %20 daha pahalı hale gelmiştir. Bu maliyetler, yassı çelik kullanan çelik boru, haddeleme, beyaz eşya, otomotiv, gemi inşa, kazan, radyatör ve makine imalatı gibi sektörlerin bitmiş ürün fiyatlarına zam olarak yansımakta ve uygulanan anti enflasyonist politikalara olumsuz bir etki yaratmaktadır.
Uygun Fiyatlı Girdi İthalatı ve Ekonomik Etkileri
Yassı çelik kullanıcıları olarak, bu önemli hammaddenin ithalatının sınırlanmasının ve pahalılaştırılmasının ürettiğimiz bitmiş ürünlerde rekabet gücümüzü kaybettirerek ihracatımızı düşüreceğini ve bu suretle ülkemizin cari açığının da yükselmesine neden olacağını belirtmek isteriz. Özellikle ihracat pazarlarımızın daraldığı bu konjonktürde hammaddelerimizin pahalılaştırılması, mevcut durumu daha da sıkıntılı bir hale getirmektedir. Yassı mamullere değişik isimler altında getirilen koruma oranlarının, bitmiş ürünlerimize yansıyacak maliyet artışlarıyla enflasyonu körükleyeceği unutulmamalıdır.
Koruma yapılması gerekiyorsa, tedarik zincirinin en alt katmanı olan hammadde girdisinde değil, endüstriyel son ürünlerde yapılmasıyla tüm yerli katma değerin korunması mümkün olacaktır. Aksi durumda, en alt katmana uygulanan koruma son ürüne ve yerli katma değere zarar vermektedir.
Sektörlerimizin mevcut durumunu ve ihracat potansiyelini koruyabilmesi, iç piyasada gereksiz maliyet artışları ile enflasyonu olumsuz yönde etkileyecek fiyat yansımalarını önlemek için, ithalat sınırlamalarının ve yüksek vergi ile koruma oranlarının gözden geçirilmesini talep etmekteyiz. Özellikle ihracat konusunda ‘Dahilde İşleme Rejimi’ (DİR) gibi stratejik araçların korunması, ihracatçılarımızın rekabet gücünü muhafaza etmesi açısından elzemdir.