Amazon Nehri ve Köprü Eksikliği
6.400 kilometreden daha uzun bir akarsu olan Amazon Nehri üzerinde, dikkate değer bir şekilde tek bir resmi köprü bile mevcut değil. İnsanlığın doğayla olan karmaşık ilişkisi düşünüldüğünde, bu denli uzun bir nehrin üzerinde köprü inşa edilmemiş olması oldukça çarpıcı bir durum. Ancak, bu durumun arkasında yatan çeşitli sebepler var.
Öncelikle, Amazon Nehri’ni geçmek için büyük bir talep olmaması bu durumu açıklayan en önemli nedenlerden biridir. Yağmur ormanlarının derinliklerinde insan nüfus yoğunluğu oldukça düşüktür ve bunun yanı sıra, mevcut altyapı ve yollar da son derece seyrektir. Bu koşullar altında, nehrin bir yanından diğer yanına geçişe ihtiyaç duyulmamaktadır. Zürih’teki İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü’nde Yapı Mühendisliği (Beton Yapılar ve Köprü Tasarımı) bölümünde başkanlık yapan Walter Kaufmann, 2022 yılında Live Science’a verdiği bir röportajda, “Amazon’un karşısına bir köprü inşa edilmesine yönelik yeterince acil bir ihtiyaç yok” ifadelerini kullanmıştır.
Ayrıca Kaufmann, “Elbette teknik ve lojistik zorluklar da var” diyerek, karşılaşılan diğer engellere de dikkat çekmiştir.
Teknik ve Lojistik Zorluklar
Yağmur ormanlarının karmaşık yapısı, genel olarak insan yerleşimlerinin ve gerekli altyapının kurulmasını güçleştirir. Zemin, yumuşak ve öngörülemez bir yapıya sahip olup, insan yapımı yapıların, yağmur ormanının yoğun bitki örtüsü ve aşırı yağış gibi sert koşulları tarafından hızla zayıflatılması, bu yapıların kullanılmaz hale gelmesine neden olabilir. Bu bağlamda, nehir üzerinde bir köprü inşa etme çabası, yeterince sağlam bir tasarım yapılmadığı takdirde, çok geçmeden yıkılabilir veya işlevini yitirebilir. Ayrıca, bu zorlu koşullara uygun bir yapının inşası için gereken maliyetler de oldukça yüksektir.
Göz önünde bulundurulmayan bir diğer nokta ise, Amazon ormanlarının, yüzyıllar boyunca doğanın içinde kaybolmuş insan yerleşimlerinin kalıntılarıyla dolu olduğudur. Yeni görüntüleme teknolojileri, Amazon havzası boyunca 10.000’den fazla Kolomb öncesi arkeolojik alanın varlığını ortaya koymaktadır. Bu yapılar, dünyanın ılıman bölgelerindeki antik kültürlere ait kalıntıların aksine, su altında kalmış, yoğun bitki örtüsü tarafından yutulmuş ve zamanla gömülmüştür.
Otoyol Örneği: BR-319
Bütün bu zorluklara modern bir örnek vermek gerekirse, Manaus’tan Porto Velho’ya kadar Amazon yağmur ormanlarının bozulmamış bir bölümünden geçen 870 kilometrelik meşhur BR-319 otoyolu dikkate alınabilir. 1970’lerin başında Brezilya’nın askeri diktatörlüğü döneminde inşa edilen bu otoyol, hızla bozulması ve sürekli onarım gerektirmesi nedeniyle 1988’de terk edilmiştir. Şunu da belirtmek gerekir ki, zaten kerestecilik ve madencilik sektörlerinden dolayı büyük bir baskı altında bulunan, son derece zengin ve eşsiz bir biyolojik çeşitlilik barındıran Amazon’un korunabilmesi için yeni yapıların inşa edilmesi oldukça dikkat edilmesi gereken bir konu.
Amazon ormanlarında yeni yollar ve köprülerin inşa edilmesi, zaten risk altında olan bu doğal arazinin daha fazla baskı altında kalmasına yol açabilir. Yapılan araştırmalar, ormancılara, araçlara ve ağır makinelere erişim sağlanmasının, ormansızlaşmanın büyük bir kısmının (%95) bir yolun 5,5 kilometre yakınında gerçekleştiğini göstermektedir. 2022 tarihli bir çalışmada, uydu görüntülerinden Brezilya Amazon’undaki kırsal (genellikle resmi olmayan ve yasadışı) yolları belirlemek amacıyla yapay zeka kullanılmış ve toplamda 3,46 milyon kilometre yol tespit edilmiştir. Araştırmacılar, bu bulguları kullanarak yeni yolların ormansızlaşmayı, orman yangınlarını ve arazi parçalanmasını nasıl etkilediğini incelemişlerdir.