Dr. Emre Ilıcalı Bloomberg HT’de Kentsel Dönüşüm ve Yeşil Dönüşüm Üzerine Konuştu
Altensis Yönetici Ortağı Dr. Emre Ilıcalı, Bloomberg HT’de yayınlanan Üst Düzey programında kentsel dönüşüm ve yeşil dönüşüm konularındaki görüşlerini paylaştı. Ilıcalı, Türkiye’nin kentsel dönüşüm sürecinde 500 milyar doların üzerinde bir finansman ihtiyacı olduğunu vurguladı. Altensis’in projelerinden bahseden Ilıcalı, “Biz Türkiye’nin ilk sürdürülebilirlik yönetimi firmasıyız, Avrupa’da da bu alanda öncü firmalardan biriyiz. Şu ana kadar İSO 500’deki 100’den fazla firmaya ve birçok uluslararası şirkete bu konuda hizmet verdik. Ayrıca, 4 kıtada 20 farklı ülkede yürütülen projelerimiz mevcuttur. Tamamladığımız projelerin toplam değeri 150 milyar doların üzerinde. Bu bağlamda, teknik anlamda, gayrimenkul sektöründe ve farklı sektörlerin yeşil dönüşümü ile karbonsuzlaşma yolunda stratejilerin geliştirilmesi, yeşil binalar ve enerji verimliliği gibi alanlarda geniş bir hizmet yelpazemiz bulunuyor.” dedi.
Yeşil Dönüşümde İstenilen Noktada Değiliz
Yeşil dönüşüm konusunda Türkiye’nin arzulanan seviyede olmadığını belirten Ilıcalı, “Yeşil dönüşüm, tüm dünyanın gündeminde olan bir konu. Dünyanın birçok bölgesi bu konuda geç kalmış durumda. Türkiye’ye baktığımızda, özellikle gayrimenkul sektörünün karşılaştığı birçok zorluk var. Gayrimenkul sektörü, iklim krizinin önemli bir parçası; dünya genelindeki karbon emisyonlarının %40’ından bu sektör sorumlu. Bu nedenle, sektörün yeşil dönüşümünün doğru bir şekilde gerçekleştirilmesi, ekonomik anlamda ve yaşam kalitesi açısından son derece kritik. Türkiye, bu alanda istenilen seviyeye henüz ulaşamadı. Şu ana kadar ülke genelinde bazı adımlar atıldı ve mevzuatlar çıkarıldı, fakat maalesef istenilen noktaya ulaştığımızı söyleyemeyiz.” ifadelerini kullandı.
Yeşil Dönüşümde Finansman Mekanizmaları
Yeşil dönüşüm için birçok finansman mekanizmasının oluşturulduğunu kaydeden Ilıcalı, “Hangi sektörde olursanız olun, yeşil dönüşüme yatırım yaptığınız takdirde finansman bulmanız oldukça kolay. Türkiye’de yabancı kuruluşların sunduğu birçok finansman desteği mevcut, aynı zamanda Avrupa Birliği’nin de sağladığı önemli destekler var. İlgili kamu kurumları ve bakanlıklar üzerinden proje bazında sunulan çeşitli kredi ve finansman mekanizmaları bulunuyor. Biz de projelerimiz için bu finansmanları takip ediyoruz. Ancak bu finansmanlar, dönüşümün zor olduğu sektörler için yeterli değil. Kamu binalarının dönüşümü, deprem riski ve enerji verimliliği için yaklaşık 250 milyon dolarlık bir finansman mekanizması mevcut. Ayrıca, Sanayi Bakanlığı, TÜBİTAK ve KOSGEB tarafından yönetilen yeşil sanayi dönüşümü için yaklaşık 450 milyon dolarlık bir finansman sağlanıyor. Bizim projelerimizde de bugüne kadar yaklaşık 5-10 milyon dolarlık teşvik ve finansman kullanıldı. Özel sektör, rekabetçi kalabilmek adına ihracatçılar bu konuyu erteleyemezler; çünkü karbon emisyonu konusu artık kapıdaydı.” dedi.
Türkiye için yeşil ve kentsel dönüşümün önemine değinen Ilıcalı, “İstanbul’u ciddi bir deprem riski bekliyor. Bakanlık ve İBB’nin açıklamalarına göre, yaklaşık 1.3 milyon bağımsız bölümün acilen dönüştürülmesi gerekiyor. Olası bir Marmara depreminde 200 bin binanın kullanılamaz hale geleceği ve yaklaşık 5 milyon kişinin etkileneceği öngörülüyor. Sonuç olarak, çok önemli bir sorunla karşı karşıyayız. Kentsel dönüşüm, büyük finansman gerektiren bir alan; 500 milyar dolardan fazla bir finansman ihtiyacı var ve bu rakam 1 trilyona kadar çıkabilir.” şeklinde konuştu.
İstanbul Özelinde Kentsel Dönüşüm Oranı
İstanbul’da 2012’den bu yana %15-20 arasında bir kentsel dönüşüm gerçekleştirildiğini belirten Ilıcalı, “Bu oran oldukça yetersiz. Sadece deprem değil, sürdürülebilir şehirler inşa etmek de önemli bir konu. Eğer kentsel dönüşüm fırsatını yeşil dönüşüm için değerlendirebilirsek, trafik, enerji ve suyla ilgili sorunlarımıza da çözüm bulmuş olacağız. Türkiye genelinde yaklaşık 7 milyon konutun dönüştürülmesi ve bunun enerji verimliliği ve yeşil bina kriterlerine göre yapılması durumunda %50’ye varan enerji tasarrufu sağlanabilir. Bu da yaklaşık 500 milyar dolarlık bir tasarruf potansiyeli anlamına geliyor. Cari açığımız geçen yıl yaklaşık 45 milyar dolar civarındaydı; bu nedenle yeşil dönüşüm konusu büyük bir öneme sahip.” dedi.
Konut kredileri ile ilgili sıkıntılar yaşandığını dile getiren Ilıcalı, “Krediye ulaşım ve faiz oranları istenen seviyelerde değil. Eğer bir deprem ülkesi olmasaydık, bu süreç belki uzun vadeye yayılabilirdi. Ancak bizim kentsel dönüşümün yavaşlaması veya durması gibi bir lüksümüz yok. Bu, gerçekten hayati bir durum ve acil bir mesele. Hem kamu hem de özel sektörün bu konuda elini taşın altına koyarak hareket etmesi gerekiyor.” diye ekledi.
Gayrimenkul Fiyatlarındaki Artış ve Barınma Sorunu
Gayrimenkul fiyatlarındaki artışın toplumsal bir sorun haline geldiğini belirten Ilıcalı, şunları söyledi: “Bu, aslında herkesin kanayan yarası. Kamu’nun bir şekilde bu durumu regüle etmesi gerekiyor. Yenilenen binalar, özellikle şehir içinde iyi bir lokasyonda olduğunda değer kazanabiliyor, ancak bu değer artışları enflasyonun getirdiği bazı suistimallere de maruz kalıyor. Fiyatlamadaki algı bozuluyor. Eğer bu değer artışları barınma sorununa dönüşürse, bu artık toplumsal bir problem haline geliyor. Bu durum, serbest piyasa ya da ticaretin ötesinde müdahale edilmesi gereken ve regüle edilmesi gereken bir konu. Herkesin elini taşın altına koyup, feragat ederek bu konunun toplumun kazanacağı bir süreç haline gelmesi gerekiyor.”
Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması
Ilıcalı, sınırda karbon düzenleme mekanizması hakkında şu bilgileri verdi: “2026’dan itibaren bu konuyla ilgili yaptırımlar ve vergiler uygulanmaya başlanacak. Avrupa Birliği’nin, ihracatçı ülkelere karbon emisyonu ile ilgili koyduğu düzenlemelere uymak ve karbon yoğunluğunu belli bir seviyeye indirmek için bu mekanizmayı geliştirdi. Eğer ülkenizde karbon ile ilgili bir mekanizma yoksa ve belirlenen sınırların üzerindeyseniz, çeşitli vergilere tabi olacaksınız. Demir-çelik, çimento ve alüminyum sektörleri, Türkiye’nin Avrupa’ya en çok ihracat yaptığı alanlar. Eğer gerekli önlemler alınmazsa, bu sektörlerde yıllık 3.4 milyar euro’luk ek maliyetler oluşacağı öngörülüyor. Bu durum, rekabetçiliği ciddi şekilde etkileyebilir; bu nedenle Türkiye olarak acilen bir karbon mekanizması kurmamız gerekiyor, aksi takdirde bu vergileri ödemek zorunda kalacağız. Bu kalemlerin inşaat sektörünü de etkilemesi nedeniyle, herhangi bir ek vergi gayrimenkul fiyatlarını artıracaktır.” değerlendirmesini yaptı.