Türkiye’de çalışanların mutluluk ve bağlılık düzeyleri, dünya ortalamalarının altında seyrediyor. Mayıs 2025 tarihinde Pluxee’nin The Happiness Index ile ortak yürüttüğü ve nörobilim tabanlı bir model kullanan çalışma, Türkiye genelindeki 2.100’ün üzerinde çalışanın katılımıyla gerçekleştirildi. Katılımcılar, iş yerinde kendilerini özgür hissetmediklerini ve kişisel gelişim olanaklarının yeterince desteklenmediğini belirtti.
Çalışmanın temel bulguları, mutluluk skorunun 10 üzerinden 6,5 olarak gerçekleşmesi yönünde. Global ortalamanın gerisinde kalan bu skor, özellikle özerklik, kişisel gelişim ve anlam-amaç alanlarında yetersiz destekten kaynaklanıyor. Bağlılık açısından ise Türkiye’nin ortalaması 6,4 iken global ortalama 7,8 olarak kayıtlara geçti. Bölgeler arasında farklar da dikkat çekiyor; Marmara Bölgesi’nde mutluluk skoru 5,9’a kadar düşerken Doğu Anadolu 7,2 ile en yüksek değere ulaştı. Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ise orta düzeyde değerlendi.
Yaş ilerledikçe mutluluk artıyor başlığı altında elde edilen verilere göre, 51–60 yaş arasındaki çalışanlar özerklik alanında 7.0 ve dinlenilme hissi konusunda 7.1 puanlarla diğer gruplara göre öne çıktı. Şirket ortamına ilişkin tavsiye edilme oranı ise %47 olarak kaydedildi; çalışanlar genel olarak işyerlerini olumlu değerlendirse de, güven, iletişim ve gelişim olanaklarındaki eksiklikler, bağlılığı sınırlıyor.
Raporun bir yerinde Pluxee Türkiye Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Sinem Hekimoğlu, “Çalışan mutluluğu iş dünyasının kritik gündemi haline geldi. Mutluluk sadece bir duygu değil; verimlilik, bağlılık ve sürdürülebilir başarının ana belirleyicisi. The Happiness Index ile yürüttüğümüz bu kapsamlı çalışma, içgörüleri işverenlere yol gösterir nitelikte” ifadelerini paylaştı. Katılımcılar, çevresel koşullara eleştirel yaklaşmalarına rağmen işe tutkuyla bağlı kaldıklarını, ancak potansiyellerini tam olarak hayata geçirebilmek için daha özgür ve destekleyici bir ortam gerektiğini vurguladı. Türkiye’de çalışanlar, bireysel çabalarının kurum başarısına katkıda bulunduğunu düşünüyor; ancak hiyerarşi ve iletişim akışındaki zorluklar bağlılığı zayıflatıyor. Çalışan sesine kulak verilmesi ve gerekli desteklerin sağlanması, kurum kültürünün dönüştürülmesinde kilit rol oynuyor.”