Europa’da Yaşam İzleri Arayışı: NASA’nın Clipper Misyonu
Jüpiter’in uydusu Europa, yaşam izlerine rastlayabilecek potansiyeliyle dikkat çekiyor. Bu küçük uydu, yaşam için gerekli olan birçok koşulu barındırdığı düşünülen bir yer olarak öne çıkıyor. Ancak, bu koşulları yerinde doğrulamadan kesin bir sonuca ulaşmamız mümkün değil.
NASA’nın geliştirdiği ve kısa süre önce fırlatılan Clipper isimli uzay aracı, 5,2 milyar dolarlık bir bütçeye sahip. Bu aracın, 2030 yılının Nisan ayında Europa’ya ulaşması ve toplamda 1,8 milyar mil (yaklaşık 2,9 milyar kilometre) yol kat etmesi planlanıyor. Clipper, Europa’da yaşam için uygun koşulları tespit etmek amacıyla 40’tan fazla bilimsel görevi gerçekleştirecek.
Europa’nın, kalın bir buz tabakasıyla kaplı yüzeyinin altında büyük bir sıvı su okyanusu barındırdığı düşünülüyor. Bu özellik, Europa’yı uzun zamandır yaşam barındırma potansiyeli en yüksek adaylardan biri haline getiriyor. NASA yetkilisi Gina DiBraccio, “Europa, Dünya dışında yaşam aramak için en umut verici yerlerden biri.” şeklinde açıklamada bulunuyor.
Bilim insanları, bir gezegende yaşam olabilmesi için üç temel bileşenin varlığına ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor:
- Sıvı suyun var olmasına izin veren uygun sıcaklıklar,
- Karbon bazlı moleküllerin varlığı,
- Güneş ışığı gibi bir enerji kaynağı.
Ancak, bu bileşenlerin varlığını kesin olarak belirlemek için Europa’ya inmemiz gerekiyor. Jüpiter’in bilinen 95 uydusundan biri olan Europa, kalınlığının 10 ila 15 mil (16 ila 24 kilometre) veya daha fazla olduğu tahmin edilen bir buz tabakasıyla çevrili. Bilim insanları, bu donmuş kabuğun altında en az 130 kilometre derinlikte, Dünya okyanuslarının toplamından yaklaşık iki kat daha fazla tuzlu su içeren bir sıvı okyanus barındırabileceğine inanıyor.
20 km kalınlığındaki buzu delmek mümkün değil ama…
Uzay aracında bulunan dokuz adet cihaz, Europa’nın yüzeyini incelemek için tasarlandı. Bu hassas elektronik aletler, radyasyona karşı koruma sağlayan yoğun çinko ve alüminyum duvarlı bir kasada saklanıyor. Clipper’da ayrıca, Ay’ın buz tabakasını delme kapasitesine sahip yerleşik bir radar sistemi de bulunuyor. Bu radar, kırarak toplayacağı yüz binlerce buz tanesinden birinde mikropları tespit edebiliyor ve Dünya’daki yaşamın temel bileşenleri olan kimyasalları tanımlayabiliyor.