Amazon Üzerinden Ürün Tanıtımı ve Sosyal Medyada Benzerlikler: Telif Hakkı Mücadelesi
Son zamanlarda, Amazon platformunda ürün tanıtımı yapan ve sosyal medya dünyasında kendine özgü tarzıyla dikkat çeken iki popüler fenomen (influencer) arasında gerçekleşen ilginç bir telif hakkı davası, sona yaklaşmış gibi görünüyor. Bu iki kadın, içeriklerinin büyük oranda örtüştüğü ve stil açısından neredeyse aynılık gösterdiği iddialarıyla hukuki mücadeleye girişmişlerdi. Taraflar arasında geçen bu süreç, yaklaşık bir yıldan uzun bir süre devam etti ve geçtiğimiz çarşamba günü, mahkemeye ortak bir talep ile davanın düşürülmesine karar verildi.
Bu olay, sosyal medya çağında “fenomen kimliği” kavramının sınırlarını yeniden sorgulatıyor. Her iki fenomenin de sıkça kullandığı krem tonları, bej ve beyaz renkleri içeren estetikleri, minimalist ve şık görünüm hedefiyle tasarlanmıştı. Ancak mahkeme dosyalarında sunulan benzer görseller ve içerik örnekleri, tesadüf iddiasını güçlendirmek yerine, daha derin bir tartışmayı gündeme getiriyor. Belgeler arasında, iki kadının da aynı pozlarda ve benzer kıyafetler tercih ederek çektikleri fotoğraflar bulunuyor. Örneğin, krem rengi örgü kazaklar, gri renkli spor kıyafetler ve siyah deri ceketler içinde çekilmiş benzer pozlar, içeriklerin ne kadar örtüştüğünü gösteriyor. Sloneker, rakibinin bu içerikleri kopyalayarak telif hakkı ihlali yaptığını ve kendi özgün görünümünü taklit ettiğini iddia ediyordu. Ancak, Sheil cephesi bu iddiaları kesin bir dille reddetti. Avukatı Thomas Frashier, mahkemeye sunduğu delillerde, bazı görsellerin Sheil tarafından daha önce paylaşıldığını ve meta verilerin bunu doğruladığını belirtti. Ayrıca, önemli bir detay olarak, mahkemeye sunulan bir fotoğrafın Sheil tarafından Sloneker’dan beş gün önce paylaşılmış olduğu ortaya çıktı. Bu gelişmeler, davanın seyrini değiştirebilecek nitelikteydi.
Öte yandan, Sheil bu süreçte yaptığı açıklamada, bu davanın yalnızca kendisi için değil, genç ve azınlık girişimciler için de önemli bir emsal teşkil ettiğini ifade etti. “Geri adım atabilirdim, ama bu mücadele benim için çok daha büyük bir anlam taşıyor” diyen Sheil, sektörde yer almak isteyen yaratıcıların korkutulmasına izin vermeyeceklerini vurguladı. Bu dava, fenomenlik mesleğinde yeni bir dönemi başlatmış gibi görünüyordu. Taraflar arasındaki içerik benzerliği üzerinden yürütülen bu hukuki mücadele, “fenomenlik mesleği”nin sınırlarının ne kadar belirsiz ve bulanık olduğunu gösterdi. Dijital platformlar, algoritmalar ve estetik trendlerin birleşimi, içeriklerin ayırt ediciliğini giderek zorlaştırıyor. Gifford ile Sheil arasında yaşanan bu dava, sona ermek üzere olsa da, sosyal medya ortamında “özgünlük” kavramının ne kadar kırılgan ve değişken olduğunu yeniden hatırlattı. Fenomenlerin birbirine benzeme hali, yalnızca rastlantı değil, aynı zamanda sistemin ve dijital içerik üretiminin doğal bir sonucu olarak görülüyor. Bu davanın kapanmasıyla birlikte, tartışma bitmiş değil; aksine, daha da derinleşerek devam edecek gibi görünüyor.