Güven, açıklık ve dürüstlüktür. Bir çalışma ortamında iş birliğinin ne ölçüde gerçekleşeceğini belirler. Güven duygusu, sağlıklı bir ekip çalışmasının temelini oluşturur.
Birine inanmanın ne anlama geldiğini herkes kalbinin derinliklerinde hisseder. Güvenilen birinin ihanetinin nasıl bir hayal kırıklığı yaratacağını hepimiz biliriz. Ancak “güven”in tanımını yapmak çok da kolay değildir. Güven kavramını tanımlamak istersek kavramın karmaşıklığı ortaya çıkmaya başlar. Güven duygusu kelimelere dökülmesi zor, elle tutulmaz, gözle görülmez soyut bir kavramdır. Yine de bu duygunun yokluğu ve varlığı kendisini hayatın her anında hissettirir.
Neden birine güveniriz de bir başkasına güvenmeyiz? Güvendiğimiz bir insana karşı davranışımızla, güvenmediğimiz bir insana olan davranışımız neden farklılık gösterir?
Güven duygusunun yokluğu çalışma ortamında ilişkileri, verimliliği ve herkesin sağlığını bir hastalık gibi kemirir. Güven ortamını oluşturacak insanları bir “tohum” gibi, güven ortamının oluşacağı kurum kültürünü de bir “toprak” gibi düşünmek gerekir.
Güven duygusunun yaşanabilmesi hem bireysel özelliklere hem de şirketteki ilişkilerin kalitesine bağlıdır. Güven duygusunu açıkça tanımlayamasak da insan ilişkilerinin temelini bu duygu oluşturur. Güven duygusunun olmadığı hiçbir ilişki yürümez.
Dostlukları, ikili ilişkileri, ortaklıkları ve iş anlaşmalarını başlatmak güven duygusuyla mümkün olur. Kısacası güven duygusu iş hayatında, sosyal hayatta ve özel hayattaki her türlü ilişkinin temelindeki harçtır.