“İklim Değişikliği Zirvesi 2023: Yeşil Dönüşüm”, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve UNDP iş birliğiyle, Capital ve Ekonomist dergileri tarafından düzenlendi.
İstanbul’da gerçekleştirilen zirveye CEO düzeyinde 200’den fazla üst düzey yönetici katıldı.
Karbon yoğun sektörlerin temsilcileri dahil olmak üzere 200’ü aşkın üst düzey yönetici ve finans temsilcisi bir araya gelerek Türkiye’de “yeşil dönüşüm”ün gerçekleştirilmesine yönelik görüş alışverişinde bulundu.
Zirvenin açılışında konuşan UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Vinton, UNDP olarak 6 Şubat’ta Türkiye’yi vuran yıkıcı depremlere müdahaleye canla, başla katıldıklarını aktardı.
Depremden etkilenen bölgelerde hayata dönüşü görmenin güzel olduğunu vurgulayan Vinton, şunları kaydetti:
“Sokaklarda daha fazla insan var ve daha fazla iş yeri açık ancak aynı zamanda hala yapılacak çok iş var. Keder, kayıp ve yıkım, yıkılmayı bekleyen boş binaların fiziksel ve korkutucu görüntüsü var. UNDP olarak Türkiye’nin böylesine büyük bir parçasının toparlanması ve yeniden inşasına katılmak için elimizden gelen her şeyi yapmaya kararlı ve tereddütsüz bir şekilde devam ediyoruz. Bu, uluslararası dayanışma ve cömertlik gerektiren uzun bir süreç olacaktır. UNDP olarak Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği ile birlikte bu çabanın bir parçası olmaktan büyük onur duyuyoruz.”
Vinton, iş dünyası ve iklim değişikliği hakkında konuşmaktan daha önemli yapılacak işlerin olduğuna işaret ederek, “Her şeyden önce, yeşil çözümleri, daha iyisini ve daha yeşilini inşa etme fikrini depremin yaralarını sarma sürecine dahil etme konusunda gerçekten kalıcı bir sorumluluğumuz var. UNDP olarak konteynır kentlerin çevresel yükünü azaltmak için elimizden geleni yapıyoruz. Atık su arıtma tesisi kurulmasını sağlamayı, ahşap malzeme kullanımını ve yeniden inşayı teşvik etmeyi, yenilenebilir enerji kaynaklarının ve enerji verimliliğinin yeniden inşa edilen her yeni ilçeye veya yeni kentsel alana dahil edilmesini sağlamayı ve felaketin enkazını geri dönüştürmeyi hedefliyoruz.” açıklamasını yaptı.
“Çok daha düşük bir maliyetle bir şeyleri düzeltebiliriz”
Her gün dünyanın bir yerinde eşi benzeri görülmemiş yeni bir felaketin yaşandığına dair yeni bir manşet gördüklerini kaydeden Vinton, “Gördüğümüz emisyonları tersine çevirmek için harekete geçmezsek felaketler yaklaşıyor. Çok daha düşük bir maliyetle bir şeyleri düzeltebilecekken bu fırsatları kaçırmış olma duygusu bazen insanları bir tür kaderciliğe ve ‘Tamam, kadere teslim oluyorum, ne yapabilirim.’ deme arzusuna sürüklüyor.” şeklinde konuştu.
Vinton, bu nedenle bu fırsatı karbon nötr bir geleceğe yönelik çalışmaları sürdürmek için yeni bir motivasyon, belirledikleri ancak bir şekilde ulaşamadıkları hedeflere giden bir yol bulmak için kullanmalarının çok önemli olduğunu düşündüğünü bildirdi.
Vinton, özel sektörün, iklim değişikliğine neden olan zararlı emisyonların çoğunluğunu üretmeye devam ettiğini anlatarak, “Özel sektörün güçlü bir şekilde sürece dahil olması ile Türkiye’nin sera gazı emisyonlarının tepe noktasına ulaşacağı zamanın planlanan 2038’den daha erkene alınabileceğine inanıyoruz. UNDP olarak bizler, Paris hedeflerine uygun olarak üretimi karbonsuzlaştırmaya ve takvimi hızlandırmaya ilişkin yöntemler bulma konusunda Türk iş dünyasının yaratıcılığına ve dirençliliğine güveniyoruz.” görüşlerini aktardı.
Capital ve Economist dergilerinin Genel Müdürü Cem Başar da iş dünyasının önde gelenlerinin iklim politikasına yönelik yaptığı verimli istişarelerden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
“Enerjide yenilenebilirlik, ulaşımda elektrifikasyon, üretimde çeviklik”
Zirve kapsamında düzenlenen “İklim Değişikliği, Dönüşüm Ekonomisi ve Fırsatlar” başlıklı panelde konuşan Sabancı Holding Sanayi Grup Başkanı Cevdet Alemdar, enerjide yenilenebilirlik, ulaşımda elektrifikasyon, üretimde de çevikliğin önemine işaret etti.
Sabancı Holding olarak sınır karbon uygulamasında sanayide bütün ürünlerinin karbon yoğunluğunu çalıştıklarını ifade eden Alemdar, bunların Avrupa’daki ve dünyadaki benchmarklarıyla kıyaslamasını da yaptıklarını belirtti.
Alemdar, karbon yoğunluğu çalışmalarının yalnızca sürdürebilirlik açısından değil, ekonomik olarak rekabet edebilirlik açısından da kendilerine nerede, nasıl iyileştirme yapmaları gerektiğini öğrettiğini aktardı.
Limak Çimento Üst Yöneticisi (CEO) Erkam Kocakerim de ekonomi, enerji ve iklim değişikliğinin entegre bir şekilde beraber geliştiğini ifade ederek, “Bu, Türkiye Yüzyılı hedefinde bu konunun bize bir yol ayrımı, bir paradigma değişimi olduğunu çok net anlatıyor. Yani konu sınırda karbon vergisinden dolayı ihracat rekabetinin konusu değil.” dedi.
Kocakerim, yeni enerji ekonomisinde temiz teknolojiye yönelik devasa bir pazar oluştuğunu kaydederek, “Nitekim bunu özellikle Avrupa Birliği’ndeki teknoloji şirketlerinin motivasyonunda da görüyoruz. Yani uzun yıllar sonra inanılmaz bir motive olmuş durumdalar.” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’de otobüslerin yüzde 100’ü yerli üretim”
Anadolu Isuzu Genel Müdürü Tuğrul Arıkan da Türkiye’nin çok büyük bir otomotiv gücü olduğunu belirterek, ülkenin ciddi anlamda üretim ve ihracat yaptığını aktardı.
Arıkan, “Hem alternatif yakıtlı araçlar hem de akıllı bağlantılı araçlar devreye giriyor. Bu anlamda hani ticari araçlar olarak bakarsak çok önemli bir geliştirme var. Zaten Türkiye’de ithal edilen otobüs yok mesela. Türkiye’de otobüslerin yüzde 100’ü yerli üretim. Türkiye ciddi bir otobüs gücü. Kamyonda da önemli bir güç benzer bir şekilde. Her şirketin bizim de olduğu gibi çok güçlü bir AR-GE’si var. Bu AR-GE, senelerdir alternatif yakıtlı araçların geliştirilmesi üzerine çalışılıyor.” dedi.
Türkiye’nin otomotiv açısından güçlü bir ülke olduğuna işaret eden Arıkan, sektörün önünde önemli fırsatları ve riskleri barındırdığını ifade etti.
Eczacıbaşı Yapı Gereçleri Üst Yöneticisi Özgen Özkan da teknolojileri üretirken uluslararası teknolojileri üreten insanlara da çok yakın durulması gerektiğini söyledi.
Teknoloji üretiminde iş birliklerinin önemine dikkati çeken Özkan, “Genellikle iş birliklerinin önemini çok söyleyemiyoruz. Özellikle konu sürdürülebilirlikse, karbon ayak iziyse burada iş birliklerine çok açık olmamız lazım. Bunu bir rekabet avantajı olarak görmememiz lazım. Eğer ben iyi bir şey yapıyorsam veyahut da başkası iyi bir şey yapıyorsa karbon salgını konusunda bana yardım edebilmeli.” görüşlerini aktardı.