OLCAY BÜYÜKTAŞ
Kadınların eşitlik mücadelesi, 168 yıl önce başlamış olmasına rağmen, bu hedefin gerçekleşmesi için en az 168 yıl daha geçmesi gerektiği görülüyor. Ülkemizde ve dünya genelinde birçok ulusal ve uluslararası kurum, dernek, örgüt ve platform, kadınların eşit haklara sahip olması için çeşitli çalışmalar ve raporlar sunmasına rağmen, toplumsal ve iş yaşamındaki koşullar hâlâ kadınların aleyhine bir tablo çizmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle yayımladığı “Kadınlar ve Ekonomi: Pekin Deklarasyonu’nun 30 Yıl Sonrası” başlıklı bilgilendirme notunda, cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının istihdam oranlarında 200 yıl süreceğini vurgulamaktadır.
Kadınlar, çalışma yaşamında erkeklerin neredeyse yarısı kadar yer alırken, yönetici pozisyonlarına geçişte bu durum daha da olumsuz bir hal alıyor. Küresel düzeyde kadınların yöneticilik pozisyonlarındaki oranı yüzde 30 iken, Türkiye’de bu oran yalnızca yüzde 20’ye düşmektedir. Kadınlar ile erkekler arasındaki istihdam farkı, 1991 yılından bu yana yüzde 27,1’den yüzde 23,1’e gerilemiş olmasına rağmen, kadınların istihdam oranları hâlâ erkeklerin çok altında kalmaktadır. 2024 yılı itibarıyla çalışma çağındaki kadınların sadece yüzde 46,4’ü istihdam edilirken, erkeklerin bu oranı yüzde 69,5 olarak kaydedilmektedir. Türkiye özelinde bu oranlar ise yüzde 31’e yüzde 64 olarak gözlemlenmektedir.
ILO’nun raporuna göre, mevcut ilerleme hızıyla istihdam oranlarında cinsiyet eşitliğine ulaşmak neredeyse iki yüzyıl alacaktır.
Erkek Yöneticiler Kadınların Dört Katı
TÜİK verilerine göre, 2021 yılı başında toplam 8 milyon 422 bin çalışan kadın sayısı, 2024 yılı sonunda 10 milyon 855 bine ulaşması bekleniyor. Yapılan işlerin niteliğine göre istihdam durumuna bakıldığında, yönetici kadın sayısı 2021 yılı başında 305 bin iken, 2024 yılı sonunda 365 bine yükselebileceği görülüyor. Profesyonel meslek mensubu kadın sayısı da 1 milyon 690 binden 1 milyon 970 bine çıkması öngörülüyor. Nitelikli tarım ve ormancılık, su ürünleri gibi alanlarda çalışan kadın sayısı ise 1 milyon 147 binden 1 milyon 190 bine yükselirken, hizmet ve satış sonrası elemanları 1 milyon 636 binden 2 milyon 495 bine çıkacaktır.
Nitelik gerektirmeyen işlerde çalışan kadın sayısı 2021 yılında 1 milyon 554 iken, 2024 yılında 2 milyon 69 bine yükselebilecektir. Aynı kategorilerdeki erkek sayıları incelendiğinde, aradaki farkın boyutu daha da çarpıcı bir şekilde ortaya çıkıyor. 2021 yılı başında toplam 18 milyon 968 bin olan erkek sayısı, 2024 yılı sonunda 21 milyon 803 bine çıkacak. Yönetici erkek sayısı ise 2021 yılında 1 milyon 232 bin iken, 2024 yılı sonunda 1 milyon 432 bine ulaşması bekleniyor. Sonuç olarak, erkek yöneticiler kadın yöneticilerin dört katını oluşturuyor.
Aynı şekilde, 2021 ilk çeyrekte erkek işveren sayısı 1 milyon 106 binden 2024 yılı sonunda 1 milyon 317 bine çıkarken, kadın işveren sayısı ise 160 binden 192 bine yükselecektir. İşverenlik durumunda ise erkeklerin sayısının kadınların sayısının 7 katına ulaşması dikkat çekmektedir. Kendi hesabına çalışan erkek sayısı 3 milyon 741 binden 4 milyon 204 bine, ücretsiz aile işçisi sayısı da 823 binden 845 bin olarak kaydedilecektir. Kendi hesabına çalışan kadın sayısı 828 bin iken, bu rakam 1 milyon 89 bine çıkacak; ücretsiz aile işçisi sayısı ise 1 milyon 594 binden 1 milyon 717 bine yükselecektir.
İlk Yönetici Pozisyonunda Oran 60/40
Yönetim Kurullarında Kadın Derneği (YKKD) Başkanı Hande Yaşargil, kadınların yönetimlerde erkeklere oranla neden bu kadar düşük yer aldığını değerlendirirken, sistemsel bir planın eksikliğine vurgu yapıyor. Kadınların, daha yüksek eğitim notları ile mezun olduklarını belirten Yaşargil, işe girişlerde kadın-erkek oranlarının eşit olsa bile ilk yöneticilik adımında oranların 60/40 seviyesinde gerçekleştiğini ifade ediyor. “Bu duruma ‘kırık basamak’ deniliyor. Yükseldikçe bu makas açılıyor, üst yönetimde 80/20 ile cam tavana geliyor. Yönetim kurulunda ise daha da düşüyor” diyen Yaşargil, kota gibi yöntemlerle bu durumun aşılabileceğini, çünkü sorunun bir kaynak sorunu olmadığını aktarıyor.
2011 yılında yönetim kurullarında daha çok kadın için şirketlerarası mentorluk programı başlattıklarında, halka açık şirketlerdeki kadın temsil oranın yüzde 11 düzeyinde olduğunu ve bunun yaklaşık yarısının aile üyelerinden oluştuğunu belirtiyor.
“Yarattığımız farkındalık ve çabayla oran hızlı bir şekilde yüzde 17 civarına çıktı ama maalesef orada takıldı. Sabancı Üniversitesi’nde her yıl yapılan araştırmanın yeni açıklanan raporuna göre oran bugün ancak yüzde 19’a ulaşabilmiş durumda. Tam 14 yıldır tüm paydaşlarla birlikte çalışıyor ve her paydaş grubuna ayrı destek oluyor olmamıza rağmen bu ilerlemeyi Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışır bulmuyorum” diyen Yaşargil, “En büyük ihtiyacın bir hükümet politikası olduğuna inanıyorum. Cinsiyet eşitliği konusunda bizden çok daha iyi durumda olduğunu düşündüğümüz Avrupa bile bu sorunu kota veya yaptırım olmadan çözemedi. Sonuçta, Avrupa Birliği hem yönetim kurulları için hem de icra kurulları için bir oran hedefi koydu” değerlendirmesini yapıyor.
Bir diğer ihtiyaç ise yönetim kurullarındaki yönetişimin daha profesyonel olması gerektiğine dikkat çekiyor. “Eğer bir şirket iyi bir yönetişimle bağımsız adaylarını arıyorsa, o havuza kadınlar doğal olarak giriyor; fakat eğer ‘tanıdık bildik, sorun yaşamayacağı birisi olsun’ kriteri ile ilerliyorsa mevcut erkekler kulübü devreye giriyor” şeklinde konuşan Yaşargil, daha yerel özellikleri ve çözüm önerilerini de şöyle özetliyor:
- İki Eşbaşkan olarak bu derneğe liderlik yaptığımız Burçak Güven ile birlikte son dönemde Adana, Antep ve Mersin’de toplantılar düzenledik.
- Gördük ki Anadolu’ya özgü durumlar da var; burada şirketlerin çoğu aile şirketi ve kadınlar ne kadar çok çalışsalar ve başarılı olsalar bile hâlâ ailedeki eş ve anne hatta kız kardeş rolü, bu toplumsal rol beklentileri kadının önünde engel olarak duruyor.
- Bir diğer sorun ise kadına karşı bilinçaltı önyargılar. Kadınlarla ilgili “çok konuşuyor”, “çok duygusal”, “kadın olduğu için yapamıyor”, “özgüveni eksik” ya da “esas kadınlar kadınları desteklemiyor” gibi pek çok farkında olunmayan önyargı var.
Şirketlerin bu konuda aksiyon alması için regülatörler vasıtasıyla bir vizyon ve plan ortaya konulması gerektiğini belirten Yaşargil, “Bu olduğu gün sorun çözülecektir. Çünkü ihtiyaç duyulan arz yönetim seviyesinde var. Yönetim kurulu seviyesinde de biz bunu sağladık. SPK, 2011 yılında bir tavsiye kararını aldı ve yönetim kurullarında en az bir kadın üye olmasını tavsiye etti. 14 yıl sonra bugün halka açık 191 şirketin yönetim kurullarında kadın yok. Demek ki tavsiye yeterli değil.”
Üniversite Mezunu Erkek 100 Lira Alırken Kadın 83 Lira Aldı
Bununla birlikte, kadınların terfi süreçlerinde karşılaştıkları eşitsizlik, ücret farklılığının en büyük nedenlerinden biri olarak öne çıkıyor. TÜİK’in “İstatistiklerle Kadın 2024” raporuna göre, cinsiyetler arası ücret veya kazanç farkı, tüm eğitim düzeylerinde erkekler aleyhine gerçekleşmektedir. Cinsiyetler arası ücret farkı, erkek ve kadın arasındaki ücret farkının erkek ücretine yüzdesel oranı olarak tanımlanmaktadır.
Kazanç Yapısı İstatistikleri’ne göre, yıllık ortalama brüt ücret ile hesaplanan gösterge için en yüksek fark yüzde 17,4 ile yükseköğretim mezunlarında, en düşük fark ise yüzde 13,2 ile ilkokul ve altı mezunlarda gerçekleşmektedir. Yıllık ortalama brüt kazanç ile hesaplanan gösterge içinse, en yüksek fark yüzde 20 ile lise mezunlarında, en düşük fark ise yüzde 14,9 ile ilkokul ve altı mezunlarda görülmektedir.
20 Yılda 7 Sent İyileşme
ILO notlarına göre, çalışan kadınlar, hem çalışanlar hem de kendi hesabına çalışanlar dahil, 2024 yılında erkeklerin kazandığı her 1 dolara karşılık 77,4 sent kazanacak. Bu hâlâ önemli bir fark olsa da, 2004’teki 70,1 sente göre bir iyileşme anlamına geliyor.